Avrupadaki çok kültürlülügü, adalet ve toleransı baktığı halde göremeyen kör gözlere parmak! Yaşasın popülizm! #peace pic.twitter.com/9wa90SxMKh
— Mesut Erzurumluoğlu (@mesuturkiye) January 30, 2015
“Mekke’de cezalandırılıp eziyet çektigimiz zaman Hz. Muhammet (Sav) ‘Habeşistan’a gidin!’ dedi. ‘Adil kralın ülkesidir. Orada kimseye haksızlık yapılmaz!’” – Cafer bin Ebu Talip (r.a.), Cagrı filminden
Popülizm maalesef ülkemizde (ve ümmetde) çok ekmek yediriyor siyasetçilerimize. Maalesef popülist soylemleri en iyi kullananlar, en yüksek oyları alıyorlar. Ozellikle de din siyasete alet edilince bir sinerji oluşuyor. Saf düşünceli insanlar bu tarz soylemler karşısından hipnoz oluyor ve gözleri boyanıyor. Artık at gözlügüyle bakmaya başlıyorlar. Bu hipnoz edici söylemleri yapanlara karşı en ufak bir itiraz bile ‘vatan hain’ligi olarak görülebiliyor. “Bak yine Israil-Amerika lobisi iş başında” gibi lafları az duymuyoruz. Işin vahim tarafı bunları gerçekten inanarak söylüyorlar.
Artik popülizmi bırakmanın ve hakkaniyetli davranmanın vakti geldi, geçiyor… Somut belgelerle, istatistiklerle, delillerle işlerimizi yapmayı ögrenmemiz lazım. Birisi herhangi bir konuda “Batı”yı eleştiriyorsa, ben o kişinin soylediklerini ne kadar somut delillerle destekledigine ve kendisinin temas ettigi konuda neler yaptıgına bakıyorum. Ornegin Islamofobi konusunda Avrupa/Amerika’yı eleştiren bir siyasetçi, acaba Islamofobi’nin ve müslümanlara yapılan saldırıların azalması için ne gibi çalışmalar yapıyor (e.g. diplomasi yoluyla), kendi ülkesindeki diger dinden insanlara saygısı ne kadar, ve Avrupa/Amerika’daki islamofobiyle ilgili ne gibi istatistikler var elinde. Bu sadece bir örnek, onlarca örnek verilebilir (e.g. Batı medyası, Batı’da özgürlükler)…
Müslüman çoğunluğu olan ülkelerin geride kalma sebeplerinden biride, seçimleri din somürüsünü en iyi yapan partilerin kazanmasıdır…
— Mesut Erzurumluoğlu (@mesuturkiye) October 12, 2014
Islamofobi örnegini verdigim için bu konuyla devam etmek istiyorum. Diger aklınıza gelen örneklere uyarlayabilirsiniz… Benim hayatımın çogu Ingilterede geçti. Cok kültürlü bir toplum oldugu için her tür insanla yaşadım, tanıştım. Ayrıca ingilizler ve Birlesik Krallık’ta yasayan diger etnik unsurlara baglı insanlarla da hep içli-dışlı oldum (yani gözlemlerim yüzeysel degil). Sunu en başta soylemeliyim: Ingilterenin bazı mahallelerinde tabiki problem yaşanıyordur fakat ben genel olarak bu insanların başka dinlere ve inançlara çok saygılı oldugunu gözlemledim. Hele bizlere nazaran çok öndeler. Burada başı örtülüsünü geçtim, burkalı (sadece gözleri görünür şekilde) dolaşan binlerce bayan var. Sokaklarda Kuran dagıtıp insanları Islama çagıran yüzlerce insan var. Cuma namazında sokaklara taşan cemaatler dahi gordum. Her okul ve üniversitede cuma namazının kılınması için yerler tahsis ediyorlar. Büyük marketlerde çalışan muslumanların, alkol reyonunda çalışmamasına izin veriyorlar. Müslüman çogunlugun oldugu herhangi bir ülkede düşünelim bu durumu: bırakın gayri-müslimleri, Cuma namazına gidenleri bile işten kovanları ve devletin bu konuda hiçbir uygulanan yasasının olmamasını düşününce, durumun ne kadar içler acısı oldugunu anlatmama gerek yok. Aralarında Ramazan ayının ne oldugunu bilenler, oruç tutanlara saygılılar. Ornegin Ramazan dışında ben ve arkadaşlarım yemeklerimizi dışarıdan alır ve ofiste sohbet ederek yerdik. Fakat Ramazanda arkadaşlarım canım çeker diye bir ay boyunca ofiste yemek yemedi (ve bunu başımada kakmadılar). Ayrıca kendi ulkelerinde zulüm görmüş, buralara sıgınmış ve burada insan yerine konmuş binlerce Müslüman var (Türkiye Türkleri/Kürtleri de dahil). Helal-haram yiyecekler belki bizdekinden daha belirgin…
Kimsenin kimseyle derdi yok! Herkes işinde, gücünde… Bizim bu insanlardan ögrenmemiz gereken çok şey var – nasıl onlarında bizden ögrenebilecekleri şeyler oldugu gibi…
Dünyanın en iğrenç hakaretlerinin, en iğrenç hak mahrumiyetlerinin, medyaya en iğrenç baskıların cezasız kaldığı coğrafyadayız! — Mesut Erzurumluoğlu (@mesuturkiye) January 10, 2015
Sadece Muslumanlara degil, yabancılara da genel olarak saygılılar. Ingiltere’de okula başladıgım ilk gün arkadaşlarım beni “merhaba, hoşgeldin”lerle karşıladılar. Hocam (ingiliz bir bayandı) benim ingilizcemin iyi olmadıgını duymuş ve sınıftakilere kendimi evimdeymiş gibi hissedeyim diye Turkce kelimeler dagıtmış. Kardeşlerime de ingilizce bilmiyorlar diye ozel Türkce bilen hoca tutmuşlardı durumları düzelene kadar.
Simdi ben bütün bunları gördükten sonra kusura kalmayın ama mesnetsiz şekilde “Batı şöyle-böyle” diyemem. Sezar’ın dahi hakkını Sezar’a vermek lazım. Tabiki kötü olaylar yaşanabiliyor ama onları “Batı” diye genelleyemeyiz. Nasıl bazı medya kuruluşlarının (Amerika’daki Fox TV gibi, özellikle terörizmle ilgili) genellemelerinden müslümanlar olarak rahatsız oluyorsak, bizde onları genellemeyelim. Somut bilgilerle ve suçlu kişilerle ilgilenelim, ‘genel’le degil!
Medyalarında da işini iyi yapan insanlar oldugu gibi, tetikçi insanlarda bulunuyor tabi. Bu tarz insanlara karşı bizlerinde sesini duyurabilecek yetkililerle irtibata geçmemiz lazım. Ozellikle liberal yazarlar bu konularda ezilen/sesini duyuramayan toplumlara sahip çıkıyorlar. Batının liberalleri, bizdeki liberaller gibi “çakma” degil. Gerçekten samimiyetle ulkemize/cografyamıza bakabilenler var. Ulkemizin dogrusuna dogru, yanlışına yanlış diyenler… Kimin söyledigine degil, söylenen dogrumu ona bakalım!
Sunuda çok duyuyorum: “Onlar Turkiyenin iyiligini düşünmezler!” (Devlet nazarında) Herhalde düşünmeyecek! Bir lafı söylemeden önce birazcık düşünsek çok yol katedecegiz. Sen onların iyiligini düşünüyormusun? Gece uykuların mı kaçıyor “Nasıl yardım edebilirim” diye? Ne bekliyoruz? Bizim için kendilerini öldürsünler mi? Menfaatlerinden feragat mi etsinler? Devletler arasında rekabet her zaman olmuştur, bundan sonrada olacaktır. Paranoyak olmaya da gerek yok! Korkma herkes kendi (devletinin) menfaatini düşünmekte, seni degil! Onlara lanet okumak yerine kendi siyasetçi ve diplomatlarımıza yoneltelim nacizane eleştirilerimizi. Bu ülkemizin somut olarak daha çok yararına olacaktır.
Maalesef yanlış bir ‘kadercilik’ anlayışımız var. Başımızdakiler her türlü haltı yer, ceremesini biz cekeriz. Sonrada “aman baş kaldırma!”
— Mesut Erzurumluoğlu (@mesuturkiye) May 7, 2015
Amerikanlar/Ingilizler kendilerini, devletlerini, ülkelerini eleştirebiliyorlar; ve bu konuda ‘petition’lar aracılıgıyla organize oluyorlar. Seslerini üstdekilere duyuruyorlar. Bizde ise devlet ve devleti yönetenler (haşa!) Tanrı gibi gorülüyor. Eleştirirsen “vatan haini” oluyorsun. Başına eziyet gelirse, “devlete baş kaldırdıgın için” hakketmiş* oluyorsun. Devlet ve milletimizin yanlışlarını** dahi savunmamız bekleniyor.
Kusura bakmayın ama ben yapmayacagım…
Gazze’deki durumu gördükten sonra Birleşmiş Milletler’den (UN Official) Chris Gunness’in videosu… Ayrıca yüzlerce gayri-müslim ve ‘Batılı’, isimli (e.g. Tom Hurndall, Rachel Corrie) yada isimsiz kahramanı da görmezlikten gelmek en yumuşak tabirle ‘vefasızlık’ olur!
PS: Burada verdigim islamofobi ve Batı örneklerini ‘uç’ örnekler olduklarından ve soylemimi daha akılda kalır hale getirmek için kullandım. Fakat bırakın bizim ‘Batı’yla olan münakaşalarımızı, kendi içimizde ki tartışmalarda bile popülist soylemler havada uçuşuyor! Argümanını istatistikle ve/yada somut verilerle destekleyenlerin sayısı çok az! ‘Ajan’, ‘vatan haini’, ‘ülkeyi satmıyoruz sizin gibi’, ‘Amerika uşagı’ gibi soylemler çok prim yapıyor… ‘Vatan haini belirleme bakanlıgı’ kesildi herkes! Yazık bize! Gerçekten çok yazık!
* ”Müslümana haram çeşme” kıssasını okumanızı tavsiye ederim
** “Islami” terör örgütlerini bile eleştirtmeyenler var. “Sen Müslüman degilmisin?” diyor adam bana. Neymiş, onları desteklemezsem “Batı”yı desteklemiş oluyormuşum. “Birazda onların çocukları ölsün” diyor. Allah akıl fikir versin! Kısır bir döngü içindeyizde haberimiz yok! Vicdanını kaybedenin, pek birşeyi kalmamıştır. Dininden de…

Leave a comment