Feeds:
Posts
Comments

Posts Tagged ‘kaptanlik’

Anatolia_FC
Anatolia FC, Ingiltere’nin Leicester şehrinde (2007-2011 yılları arasında) kurdugumuz amatör futbol kulübüydü. Benim de kulüp profilim ve maç istatistiklerime ulaşmak için linklere tıklayın…

If I have to make a tackle then I have already made a mistake” (Eger beni rakibin ayagına kayarken görürseniz, bir önceki pozisyonda hata yapmışımdır) – Maldini

Spor yapmayı saglıksal ve manevi açıdan çok önemsiyorum. Epidemiyoloji alanında okudugum derleme (review) makalelere göre günlük yarım saatlik sporun bile obezite riskini büyük bir ölçüde azalttıgı rapor ediliyor. Saglam bir kafanın genellikle saglam bir vucutta bulundugunu da çok duyduk; ve görülebilir bir gerçek. Nazik yerinin üzerine oturmaya alışmış bir insanın hayatta başarılı olması çok zordur. Spor yapmayan insan nispeten daha çabuk yorulur, daha çabuk uykusu gelir ve daha çok uyumak zorunda kalır. Cok uyuyanın gününde bereket olmaz.

Ayrıca davranışlar bulaşıcıdır. Spor yapmayan anne-babanın çocuklarıda büyük ihtimalle spor yapmaz. Bir kısır-döngü başlar ve böyle devam eder gider…

Fakat benim konsantre olmak istedigim nokta – futbol örnegine odaklanarak – sporun benim üzerimde bıraktıgı (fiziki etkilerinden çok) kalıcı manevi etkileridir.

Ben çocukluk ve delikanlılık dönemlerim de çok top oynadım ve hemen hemen herzaman sahaya forvet olarak çıktım. Bugunden geçmişime dönup baktıgımda futbolu forvet olarak oynamanın benim daha sabırlı olmama, ruhen daha sakin davranmama (e.g. nispeten daha az fevri davranmama, daha yavas sinirlenmeme, sinirlenince daha çabuk sakinleşmeme) ve hislerimin onune aklımı daha çok koymama vesile oldugunu soyleyebilirim. Nasıl oldugunu ise sozlere dökebildigim kadarıyla madde-madde aktaracagım…

(i) Oncelikle forvetin isi gol atmaktır. Insan asıl işini bilmeli ve öncelikle ona odaklanmalıdır. Yan-işlere ancak asıl işini yaptıktan sonra odaklanmalıdır…

(ii) Gol atabilmek için kendine güveninin tam olması lazım. Bizde herkes ‘golcü/forvet’ olabilecegine inandıgı için gozler hep senin uzerinde oluyor. Kendine güvenmeyen adamdan forvet olmaz!

(iii) Gol kaçırsan da, kötü oynasanda sogukkanlılıgını (ingilizlerin ‘composure’ dedigi) korumayı ögrenmen lazım. Bir forvet için sakin kalmak en önemli hasletlerden birisidir. Sakin kalarak, topa vurman gereken yerde vurmayı, arkadaşına pas atman gereken yerdede atmayı bilmen lazım. Ayrıca hangisini yapmanın ‘en dogru’ oldugu her zaman belirgin degildir. Zamanla, tecrube ve sogukkanlılıgı arttıkça insan daha dogru seçimler yapıyor.

(iv) 4-3 yenildigin bir maçta ‘hattrick’ de yapsan (i.e. takımının 3 golünü sen atmış dahi olsan) arkadaşların sana “ah o golü kacırmasaydın kazanırdık” diyebiliyor. Kendini savunabilirsin tabi, fakat takımdaki uhuvveti bozmamak adına bazen haklı da olsan susman gerektigini bilmelisin.

Yüzüne hakem görmeden dirsek atan bir defans oyuncusuna takımını 10 kişi bırakmamak için karşılık vermemeyi de bilmelisin. Bunu herkes başaramaz. “La havle…” deyip işine bakmayı bilmelisin!

(v) “Sonunu düşünen kahraman olamaz” tabiri futbolda golcüler içinde geçerlidir. Penaltının başına hocan seni koymuşsa “aman penaltıyı kaçırırsam ne olur?” diye düşünmemen lazım. O an sadece işine odaklanman gerekir. Topa konsantre olmayan kotü bir vuruş çıkarır ve büyük ihtimalle de kaçırır.  Aynı anda birden fazla fikirle kafasını kurcalayan insanlar, ‘asıl işe’ konsantre olamazlar.

(vi) Kaleciyle karşı karşıya kaldıgında yanındaki arkadaşına topu bırakmak istesende bazen arkadaşın senin kadar akıllı olamayabiliyor ve ofsayt’da bekleyebiliyor. Ofsayt olacagından dolayı ona pas atmaman gerekiyor. Yani o anda hem kaleciye, hem defansa, hem arkadaşına, hemde topa bakman gerekiyor ve en dogru/akıllı seçimi yapman bekleniyor.

Ayrıca kendin ofsayta kalmamak için koşularını iyi ayarlaman gerekiyor. Gözün hem defansta hem topu atacak arkadaşında olmalı. Koşu anını ona gore ayarlayıp hem defans oyuncularına gore daha onceden hızlanmış olmalısın, hemde pasın atıldıgı anda en sondaki defans oyuncusunun hızasında olmalısın. Kolay bir iş degil. Eger “koşuyu yapmadan bekleyeyim, pas atıldıktan sonra koşmaya başlarım” dersen sittin sene defansın arkasına atılan topa yetişemezsin (kaleci yada defans uzaklaştırır her defasında).

(vii) ‘Iyi’ bir forvet olmak beyin işi. Maçın çogunda top ayagına gelmiyor, fakat gelen 3-5 anda golü atman bekleniyor. Bunun içinde yetenegini dogru kullanmanın yanında, sabırlı ve hep konsantre olman, golu ‘koklaman’ ve defans oyuncularından daha uyanık/kurnaz olman gerekiyor.

(viii) Forvet oyuncusunun görevlerinden biriside, kendisi gol atamıyorsa arkadaşlarına alan açmaktır. Skorun yakın oldugu maçlarda takım baskı yediyse, rakip defans oyuncularının ileri çıkmasına izin vermemesi ve kendi defansının ileri diktigi topları kontrolu altına alıp topu göturebildigi kadar rakip sahaya taşıması gerekiyor. Kapalı defanslara karsı sırtı donuk oynamayı (e.g. topu kaptırmadan koşu yapan arkadasına iletmeyi) ve gerektiginde defansa hata yaptırarak faul kazanmayı becermesi gerekiyor.

(ix) Bazi maçlarda gol atamayacagını hissedersin (e.g. rakip çok kapalı oynuyordur, seni markaj altına almışlardır). O zaman kendin yerine “takım nasıl gol atar?”i düşünmen ve ona gore oyununu adapte etmen gerekir.

(x) Bazen hocanın verdigi kararları begenmeyebilirsin. Ona tabiki goruslerini soyleme hakkın vardır fakat karar mercisi o oldugu için takımın adına bazı şeyleri sineye çekmeyi ogrenmesini bilmeli insan.

(xi) Enerjini iyi kullanmayı bilmen lazım. Iyi niyetlede olsa ‘başı kesik tavuk’ gibi ordan oraya koşarsan, gol pozisyonu geldiginde yorgunluktan yeterli guçte bir vuruş yapamaz ve golu atamazsın.

(xii) Futbolda maalesef bazen yenilmekte vardır. Insanın nefsine hoş gelmesede (bana yenilgiler çok agır gelirdi) bunu kabullenmeyi ogrenmeli insan. Yenilgi tatmamış insan, hiç birşey yapmamış insandır.

Yenilgide, rakibinin dogru yaptıgı şeyleride analiz etmek onemlidir, kendi yaptıgın hataların yanında. Her maçtan gerekli dersleri almayı ogrenmeliyiz.

(xiii) Rehavet iyi takımların en buyuk düşmanıdır. Her maçta – rakip kim olursa olsun – organize olmayı, rakibe saygı duymayı ve elinden geleni yapmayı ögrenmeli insan.

(xiv) Ne kadarda hakemi aldatmak (ve haksız kazanç saglamak) nefse hoş geldiginden, ahlaklı oynamak her babayigin harcı degildir. Forvet olarak ceza sahası (ve çevresinde) gerekmedikçe kendini yere bırakmamak yada rakibinin sana ufak bir dokunuşundan sonra onun kart gormesi için sakatlık simulasyonları yapmak vicdanen, ahlaken ve dinen kabul edilir birşey degildir. Sporda dahi insan müslüman oldugunu (ve ahlaklı davranması gerektigini) unutmamalı. Hak etmeden kazanılan başarı, başarı degildir. Buna en çokta insanın vicdanı ve Allah şahitdir.

(xv) Futbol sahasında ne olursa olsun, (menfi şeyler dönmediyse) maç bitiminde rakibinin ve hakemin elini sıkmayı ögreniyor insan.

(xvi) Gol attıkları surece, takımın gozdesi çogu zaman forvetlerdir. Fakat bu hiçbir zaman insanı rehavete sokmamalı. Başarıya ulaşmak kadar, orada kalmakta onemlidir; ve çogu zaman daha zordur. Nice başarılı insan, en yüksege çıktıktan sonra kaybolmuştur. Averaj yetenekteki insanlar devamlı ve organize bir şekilde çalışarak, çok daha iyi kariyerlere sahip olmuştur bir çogundan.

(xvii) Insan herseyi kendi başına yapamayacagını çok çabuk anlıyor futbolda. Buda insanın haddini bilmesi açısından bir ders olabiliyor…

(xviii) Futbol bir takım oyunudur, bu yüzden takımın içinde bir ‘parça’ olmayı ögrenmelidir insan. Başarı ugruna, insanlarla beraber çalışmak zorundasınız.

(xix) Futbol fedakarlıgı da ogretir. Her oyuncu elinden geleni yapıp yapmadıgını (vicdanında) çok iyi bilir. Dışardakiler bilmese bile… Belki terinin son damlasına kadar akıttıgını gör(e)meyebilir insanlar. Belki biraz daha az yetenekli arkadaşının hatalarını onlemek adına kendin hata yaparsında kimse senin hatanı örtmez. Bazen kornerde ön direge gidecegini bilirsin topun ama arkadaşında orada oldugu için o alana dogru koşu yapmazsın. Belki top ondan seker diye de yerini ona göre ayarlarsın… Yada defansif bir kornerde kısa boylu bir takım arkadaşına uzun bir rakip geldigini görürsun. Boyun yeterli uzunlukta olmasına ragmen, sorumluluktan kaçıp basit/kısa bir rakiple eşleşebilirsin. Fakat onunla rakip degiştirip sorumluluk almalı insan… Kendi işini zorlaştırma pahasına! Takım için!

Takımlarımızın ‘scout’ları sorumluluk sahibi futbolcuları da aramalı! Sırf teknik olarak yetenekli görünen topçuları degil!

(xx) Futbolcunun en önemli hasletlerinden biride tecrübe kazanma ve gençlere aktarma becerisidir. Genç futbolcular ne kadar yetenekli de olsalar, son dakikada 1-0 önde (veya geride) iken (ve benzeri “ufak bir hatanın dahi buyuk kayıp yada kazançlara sebep verebilecegi” durumlarda) nasıl davranacagını bilemeyebilir, sakin kalamayabilirler… Bu tarz durumlarda tecrübeli oyuncular yaptıkları ve soyledikleriyle takım arkadaşlarını rahatlatmalıdır

(xxi) Birçok maçı saha içinde degil, saha dışındaki ‘hazırsız’lıgımızdan dolayı kaybettigimizi; birçok golüde, yine saha dışı faktörlerden dolayı kaçırdıgını görüyorsun bir forvet olarak… Antrenman yapmanın (yani bir işe iyi hazırlanmanın) ne kadar önemli oldugunu ögretiyor futbol insana…

Bristol International Cup Final 2013 – Video’ya çekilmiş maçlarımızdan biri


Yukarıda yazdıklarımın hepsi kendisini kritik edebilen, maçtan sonra sadece yaptıgı ‘iyi’ şeyleri degil, hatalarını da analiz eden bireyler içindir. Ben top oynarken kendi (amatör) çapıma gore bu analizleri yapmaya çalışırdım.

Bence, çocuklarımız/gençlerimize kendi kabiliyetlerine gore bir spor bulmayı ‘yapılacaklar’ listesinde ilk sıralara koymalıyız. Futbolcu olsunlar diye degil, hayat dersleri alsınlar diye…

Yukarıda yazmadım fakat futbol vesilesiyle sayısız guzel insanla tanıştım. Ayrıca çevrem genişlediginden daha sosyal hale geldim ve insanlarla konuşma/anlaşma yetenegim gelişti. Bugun bir futbolcu degilim fakat (ins.) akademisyenlik/bilim adamlıgına dogru yürüdügüm bu ‘ömür’ denen yolda, futbol(ve diger sporlar)dan ögrendigim dersler çok işime yaradı, yaramaya da devam ediyor…

PS: Tabi ben sırf forvet olarak ögrendiklerimi yazdım. Mesela kaptanlık yapmışsa bir insan, her türden insanı bir araya toplamayı, onlara ornek olarak saygılarını kazanmayı ve takım içinde bir sinerji oluşturmayı ogrenmesi gerekir. Ornek olmak isteyen insan sorumluluk almalı, herkesten daha çok koşmalı/çabalamalı ve takım zor durumda kaldıgında imdadına yetişmeli. Bunların hepsini (iyi bir şekilde) yapmak fiziki güç ve yetenegin yanı sıra, çok yüksek derecede iradi ve akli güç gerektirir.

Ayrıca futbol sahasındaki diger pozisyonlardan da yukarıda bahsettigimin dışında alınabilecek dersler vardır. Mesela kaleciler yalnızdır, ufak hataları bile rakip adına golle sonuçlanabilir ve hataları göze daha çok batar. Onündeki defansı her zaman organize etmelidir.

Defans oyuncuları bir forvet kadar (kale önünde) yetenekli olmak zorunda degildir fakat aklını kullanmayı, diger defanstaki arkadaşlarıyla organize ve senkronize bir şekilde oynamasını bilmelidir; ve her daim konsantre olmalıdır. Oyunun tıkandıgı maçlarda ileriye çıkıp gol at(tır)abilmelidir.

Futboldan veya takım oyunlarından hoşlanmayanlar diger tek kişilik sporlara da göz atmalıdırlar.

PPS: Ben de az topçu degildim 🙂 Cok hızlıydım (14 yaşımda 100 metreyi 12 saniye’de koşmuşlugum var) ve iki ayagımla da iyi vuruşlar çıkarabiliyordum. Futbol zekam ve liderlik özelligimde vardı… Boyum-posum ve kondisyonum da yerinde(ydi) çok şükür. Fakat büyüme çagımdaki saglık sebeplerinden (ve desteksizlikten) dolayı kısmet olmadı… Babamın işleri ve egitiminden dolayı devamlı taşınmamız da önemli bir faktör oldu. 1997-98’de Gençlerbirligi altyapısında oynarken (10 yaşındayım), maçlar/antremanlarda herkesi geçer, kaleciyi de geçer sonra başka bir arkadaşıma bırakırdım – golü o atsın diye… Buna ragmen alt yapıdaki hoca kendi adamlarını (büyük ihtimal tanıdıklarının çocuklarını) oynatma adına beni oynatmıyordu; bizde çocuk oldugumuz için psikolojik olarak moralimiz bozuldu ve (kardeşimle) takımdan ayrıldık. 2000’de Ingiltere’ye taşındıktan sonra da Leicester’da Highfield Rangers adında bir takımda benden yaşça büyük (ve çok uzun olan) siyahi topçularla beraber oynadım ve takımımın forveti ve gol kralıydım.

Omür şöyle bin sene olsaydı, mutlaka ne yapar eder denerdim futbolcu olmayı; ama ömür (çok) kısa oldugundan, (işinde iyi olmak istiyorsan) sadece bir işe odanlanmak zorunda kalıyorsun. Bilimle ugraşmak hoşuma gidiyor, bu yüzden halimden memnunum çok şükür…

Universite’de de futbolu bırakmadım:

TLSL top goalscorers list (2007-08 season)
Top Goalscorer for Anatolia FC in The Leicester Sunday League Division 4 (2007/08 season)


UoB_Staff_FC
Dandy Regents 2-7 University of Bristol (UoB) Staff FC (my team) Match Report

Bristol_Chinese_FC
UoB Staff FC 6 – 2 Bristol Chinese FC (my team) – This time playing against my University’s team

Bristol_Post_Football_Nov_2012
Played a game for Lazz FC and got my goal – an amateur Turkish team in Bristol (UK)

Anatolia FC v Wigston Car Breakers
Anatolia FC v Wigston Car Breakers (29 Nov 2009) – Article in Leicester Mercury

Read Full Post »