Feeds:
Posts
Comments

Posts Tagged ‘biyoloji’

Gönül muhabbet ister podcast bahane! 🙂
Genelde, başarılı, bilgili ve cool’ insanlarla hafif konularda muhabbet ediyoruz. Twitter’da #AzIsCokLaf hashtagini kullanarak öneride bulunabilirsiniz. (Not: Yavaş konuştuğumuzu düşündüğünüz bölümlerde Spotify ya da Youtube’un 1.2x hızlandırma özelliğini kullanabilirsiniz)


Az İş Çok Laf – Bölüm 22: Akademik hayatta otizmli olmak – Işın Altınkaya (12/02/2022)

Hostlar: Mesut Erzurumluoğlu (Twitter|Blog) ve Fikri Çiçek (Twitter)

Konuk: Işın Altınkaya (Twitter|AutisticsinAcademia)

Bu bölümde, Kopenhag Üniversitesi’nde Evrimsel biyoloji ve biyoinformatik alanında burslu doktora yapan Işın Altınkaya’yı ağırladık ve otizmin özel ve akademik hayatındaki etkileri hakkında konuştuk.

Podcast’te kullanılan terminoloji:

1- Meltdown (‘meltdavn’ diye okunur): Yorgunluk, aşırı uyarılma gibi sebeplerden kişinin aniden kontrolden çıkması (ve bazen bunalıma girmesi)

2- Lab: Laboratuvarın kısaltılmış versiyonu – akademik cevrelerde sadece ‘akademik grup’ anlamına da gelebilir (laboratuvarda calışmayan)

3- Comfort zone: Konfor alanı


Bizi Twitter‘dan takip edin!

Az İş Çok Laf – Bölüm 23: Yakında! Podcastimizi SpotifyYouTubeApple Podcasts ya da Google Podcasts‘ten takip edin ve arkadaşlarınızla paylaşın!


İntro müzikleri:

Vampire Weekend: Hannah Hunt
Kemal Sunal’ın ‘Umudumuz Şaban’ filminden bir sahne

Öneri, soru ya da reklam için: coklafazis.podcast@gmail.com

Podcast episode edited by: Mesut Erzurumluoğlu & Fikri Çiçek

Read Full Post »

Gönül muhabbet ister podcast bahane! 🙂
Genelde, başarılı, bilgili ve cool’ insanlarla hafif konularda muhabbet ediyoruz. Twitter’da #AzIsCokLaf hashtagini kullanarak öneride bulunabilirsiniz. (Not: Yavaş konuştuğumuzu düşündüğünüz bölümlerde Spotify ya da Youtube’un 1.2x hızlandırma özelliğini kullanabilirsiniz)


Az İş Çok Laf – Bölüm 18: Doğayı koruma ve moleküler biyoloji üzerine – Dr Gözde Çilingir (20/06/2021)

Hostlar: Fikri Çiçek (Twitter) ve Mesut Erzurumluoğlu (Twitter|Blog)

Konuk: Dr Gözde Çilingir (Google Scholar|Twitter)

Bu bölümde, Zürih Üniversitesi’nde Koruma biyolojisi/genetiği alanında Doktora-sonrası Araştırma görevlisi olarak çalışan Dr Gözde Çilingir’i ağırladık. Gözde ayrıca sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor ve ekolojik dengenin korunmasının önemi konusunda Türkçe ve İngilizce paylaşımlar yapıyor.

Podcast’te kullanılan terminoloji:

1- Koruma biyolojisi (Conservation Biology): Türlerin çeşitliliğini inceleyen ve korumayı hedefleyen, biyoloji biliminin bir alt dalıdır (Vikipedi|Bilim Genç)

2- Aldabra (dev) tosbağası: Gözde’nin, doktorası sonrası araştırmalarını üzerinde yürüttüğü kara kaplumbağası türü. Detay ve resim için Vikipedi sayfasını inceleyebilirsiniz (Wikipedia)

3- Endemizm (endemik): Yöreye özgüanlamına gelir ve genelde bir yöreye özgü hayvan/bitki türleri için kullanılır (Bilgi Ustam)

4- Marmara Denizi deniz salyası felaketi – 2021: Detay ve resim için Vikipedi sayfasını inceleyebilirsiniz (Vikipedi)

Gözde’nin belgesel tavsiyeleri:

1- David Attenborough: A Life on Our Planet (Netflix)

2- The Salt of the Earth (2014)

3- Racing Extinction (2015)

4- Jane (2017)

5- Rewilding a Mountain (2020; izlemek için tıklayın)

Bizi Twitter‘dan takip edin!

Az İş Çok Laf – Bölüm 19: Yakında! Podcastimizi SpotifyYouTubeApple Podcasts ya da Google Podcasts‘ten takip edin ve arkadaşlarınızla paylaşın!


İntro müzikleri:

The Kiffness – Ievan Polkka ft. Bilal Göregen (Club Remix) – with permission from David Scott (see tweet, dated 21/12/20)
Kemal Sunal’ın ‘Umudumuz Şaban’ filminden bir sahne

Öneri, soru ya da reklam için: coklafazis.podcast@gmail.com

Podcast episode edited by: Mesut Erzurumluoğlu & Fikri Çiçek

Read Full Post »

Gönül muhabbet ister podcast bahane! 🙂
Genelde, başarılı, bilgili ve cool’ insanlarla hafif konularda muhabbet ediyoruz. Twitter’da #AzIsCokLaf hashtagini kullanarak öneride bulunabilirsiniz. (Not: Yavaş konuştuğumuzu düşündüğünüz bölümlerde Spotify ya da Youtube’un 1.2x hızlandırma özelliğini kullanabilirsiniz)


Az İş Çok Laf – Bölüm 16: Salgın hastalık Epidemiyolojisi ve COVID-19 üzerine – Dr Burcu Tepekule (08/04/2021)

Hostlar: Fikri Çiçek (Twitter) ve Mesut Erzurumluoğlu (Twitter|Blog)

Konuk: Dr Burcu Tepekule (Google Scholar|Twitter|LinkedIn)

Bu bölümde, dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Zürih Üniversitesinde salgın hastalık epidemiyoloğu/doktora sonrası araştırmacı (Postdoc) olarak çalışan Dr Burcu Tepekule’yle mühendislikten, epidemiyolojiye uzanan serüveni ve pandemi süreci üzerine konuştuk. Burcu aynı zamanda blog yazıları (Smallscaled|Arbitrary writings) ve podcast bölümleri (Düşünen patates) paylaşıyor. (Not: Bu bölüm az miktarda Murat Kekilli içerir)

Kaynaklar:

1- Burcu’nun katkıda bulunduğu The Athletic haberi (5 Haziran 2020): Arteta has been superb during a weird first six months – now things get tougher (Link)

2- Murat Kekilli’nin 5 ve 6 Nisan 2021’de COVID-19’la ilgili attığı tweetler (Tweetler silinmiş. O zaman ekşisözlük linki paylaşalım). Tweetlerden biri şöyleydi:

“adamı hasta etmeyin! insanları hasta eden şey virüsler degildir. çevresi ve yiyip içtiklerinde bulunan toksinlerdir. bilimsel olarak bu güne kadar virüslerin canlılara bulaştığına dair hiç bir kanıt da bulunamamıştır”

Podcast’te kullanılan terminoloji:

1- Epidemiyoloji: Toplumdaki hastalıkların dağılımını, görülme sıklıklarını ve sebeplerini inceleyen bir bilim dalıdır (Vikipedi)

2- CRISPR-Cas9 sistemi: Genomun çeşitli kısımlarına ekleme, çıkarma ya da DNA dizilimininde değişim yapmalarına olanak tanıyan özgün bir teknolojidir (Bilim Fili – 5 Şubat 2017). Yakın gelecekte birçok genetik hastalığa çare olacağı duşünülüyor.

3- Alphafold: Google DeepMind’ın geliştirdigi ve sadece DNA dizilimininden, o DNA diziliminin kodladığı proteinin 3D yapısını yüksek oranda doğru hesaplayabilen bir ‘derin öğrenme’ (deep learning) algoritmasıdır (BBC Türkçe – 3 Aralık 2020)

4- Kriptopara: En ünlüsü ‘Bitcoin’ olan dijital dövizler (Vikipedi). Nakite alternatif bir değişim aracı olarak tasarlanmış bu dijital varlıklarla yapılan işlemler, bankalar ya da devletlerden ziyade, kriptografik algoritmalarla onaylanır (Tavsiye: Az İş Çok Laf – Bölüm 13)

5- Robin hood: Hisse alım-satım platformu. Diğer sitelerden genel olarak farkı stok alım-satım için komisyon almaması ve minimum bir bakiye değeri olmaması (Bloomberg HT – 11 Haziran 2020). Tarihe ‘Gamestonks devrimi’ olarak geçecek olayda merkezi rol oynamıştır (Tavsiye: Fularsız Entellik)

Bizi Twitter‘dan takip edin!

Az İş Çok Laf – Bölüm 17: Yakında! Podcastimizi SpotifyYouTubeApple Podcasts ya da Google Podcasts‘ten takip edin ve arkadaşlarınızla paylaşın!


İntro müzikleri:

The Kiffness – Ievan Polkka ft. Bilal Göregen (Club Remix) – with permission from David Scott (see tweet, dated 21/12/20)
Kemal Sunal’ın ‘Umudumuz Şaban’ filminden bir sahne

Öneri, soru ya da reklam için: coklafazis.podcast@gmail.com

Podcast episode edited by: Mesut Erzurumluoğlu & Fikri Çiçek

Read Full Post »

Gönül muhabbet ister podcast bahane! 🙂
Genelde, başarılı, bilgili ve cool’ insanlarla hafif konularda muhabbet ediyoruz. Twitter’da #AzIsCokLaf hashtagini kullanarak öneride bulunabilirsiniz. (Not: Yavaş konuştuğumuzu düşündüğünüz bölümlerde Spotify ya da Youtube’un 1.2x hızlandırma özelliğini kullanabilirsiniz)


Az İş Çok Laf – Bölüm 15: Kök hücre biyolojisi ve kalıtım üzerine – Dr Ahmet Can Berkyürek (06/04/2021)

Hostlar: Fikri Çiçek (Twitter) ve Mesut Erzurumluoğlu (Twitter|Blog)

Konuk: Dr Ahmet Can Berkyürek (Google Scholar|Twitter)

Bu bölümde, Cambridge Üniversitesi ve Osaka Üniversitesi gibi dünyanın en iyi üniversitelerinde kök hücre ve kanser biyolojisi, ve nesiller arası epigenetik kalıtım gibi farklı alanlarda önemli çalışmalar yapmış/yapan Dr Ahmet Can Berkyürek’le bu alanlardaki son gelişmeler ve projeleri üzerine konuştuk. Yakında İngiltere’nin en iyi üniversitelerinden biri olan University College London’da kendi grubunu kuracak olan Berkyürek, moleküler biyoloji alanında akademik kariyer yapmak isteyen gençlere de tavsiyelerde bulundu.

Podcast’te kullanılan terminoloji:

1- Epigenetik (epigenetics): Gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalıdır. Basitleştirirsek: İnsanın ~50 trilyon hücresinin her birinde (neredeyse) aynı DNA dizilişi vardır fakat hücrelerimizin, örneğin bir kısmı yağ hücresi, bir kısmı nöron, bir kısmı da deri hücresine dönüşür (insanda ~200 farklı çeşit hücre türü vardır). Kök hücrelerin (Vikipedi) farklı hücrelere dönüşmesini ve tekrar bölündüklerinde yine aynı hücre tipine (nöron->nöron) bölünmesini sağlayan, epigenetik mekanizmalardır (Vikipedi).

2- Nesiller-arası epigenetik kalıtım (transgenerational epigenetic inheritance): Bir bireye >3 jenerasyon önceki atalarından epigenetik degişikliklerin aktarılması. (Not: Nesiller-arası epigenetik kalıtım bazı ‘daha basit’ organizmalarda gözlemse de insanlarda henüz tatmin edici delillerle kanıtlanmamıştır.)

3- C. elegans (“sii elegans” diye okunur): İpliksisolucan – özellikle moleküler biyoloji alanında, canlılardaki (insanlardaki) farklı gelişimsel mekanizmaları anlamak için kullanılan ‘model’ organizmalardan biridir (Vikipedi)

4- Apoptoz (apoptosis): Programlanmış hücre ölümü/intiharı – bu mekanizmanın doğru çalışması hücrelerin kansere dönüşmemesi ya da etrafındaki dokulara zarar vermemesi için önemli (Vikipedi)

Bizi Twitter‘dan takip edin!

Az İş Çok Laf – Bölüm 16: Yakında! Podcastimizi SpotifyYouTubeApple Podcasts ya da Google Podcasts‘ten takip edin ve arkadaşlarınızla paylaşın!


İntro müzikleri:

The Kiffness – Ievan Polkka ft. Bilal Göregen (Club Remix) – with permission from David Scott (see tweet, dated 21/12/20)
Kemal Sunal’ın ‘Umudumuz Şaban’ filminden bir sahne

Öneri, soru ya da reklam için: coklafazis.podcast@gmail.com

Podcast episode edited by: Mesut Erzurumluoğlu & Fikri Çiçek

Read Full Post »

Note to non-Turkish speakers: This is a (2-hour) ‘Introduction to Genetic Epidemiology’ course in Turkish (Türkçe) by Mine Köprülü (PhD student in Genetic Epidemiology at the University of Cambridge) and myself (Dr Mesut Erzurumluoğlu – Genetic Epidemiologist at the University of Cambridge). Feel free to send the YouTube link to Turkish-speaking youngsters who may be interested in a career in genetics, epidemiology or related fields.

Türkiye Biyolojik Bilimler Ağı Sunumu (08/03/2021)

Cambridge Üniversitesi’nde (MRC Epidemiology Unit) doktora öğrencisi olan Mine Köprülü’yle beraber ‘Genetik Epidemiyoloji Nedir? Terminolojisi ve Epidemiyolojik Analizler‘ konulu (iki saatlik) sunumumuza Türkiye Biyolojik Bilimler Ağı‘nın YouTube kanalından ulaşabilirsiniz.

Slaytları buradan indirebilirsiniz:

Umarız faydalı olmuştur. Spesifik sorularınız olursa bize Twitter ya da email yoluyla ulaşabilirsiniz.

Sunumda bahsettiğim kaynaklar:

  • Bir bilim ve genetik reklamı (Blog)
  • İngiltere’de akademik kariyer için tavsiyeler (Blog)
  • Okuduğumuz sağlık haberleri ne kadar doğru? (Blog)
  • Post-GWAS analyses (Blog)
  • Causal Inference – Miguel Hernan & Jamie Robins (PDF)
  • Mine’nin ‘Az İş Çok Laf’ podcast bölümü (Spotify | YouTube)

Ek (22/05/21): ITU Journal Congress ’21’de verdiğim ‘Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının Genetik Epidemiyolojisi’ adlı (~40 dakikalık) konuşma

2:28:15’de başlıyor

Read Full Post »

Genetik_epidemiyoloji_alani_mesut_erzurumluoglu

Genetik alanının genel olarak alt-dalları. 15-20 yıl önceki “Genetik”le şimdiki genetik çok farklı ve bir sürü alt-dala ayrıldı. Belki de son 10-15 yılda ortaya çıkan Genetik Epidemiyoloji alanında çalışan ve bütün günü bilgisayar başında geçen bir araştırmacı olarak ben de “genetikçi”yim, tüm günü laboratuvarda geçen ve fare genetiği üzerine çalışan bir araştırmacı da. Not: Yazının genetikle ilgili bölümüne geçmek isterseniz direk “Bu girişten sonra asıl meselemiz olan “genetiğin reklamına” dönecek olursak…” diye başlayan kısma geçin.

Türk (ve Britanyalı) bir bilim insanı olarak halkımızın bilimle fazla ilgilenmemesine çok kızıyorum. Hatta akademisyenlerin/araştırmacıların dahi fen bilimleri ve/ya da sosyal bilimlerden çok siyasetle içli-dişli olması beni çıldırtıyor ve ülkem adına ümidimi kaybediyorum. Fakat kendi kendime “bir bilim insanı olarak bunun değişmesi için neler yapıyorum?” diye düşündüğümde haftada bir gün birkaç Türk gence özel fen/matematik/ingilizce dersi vermenin ve sağda-solda gençlere verdiğim konuşmaların dışında fazla birşey aklıma gelmiyor. Bunun üzerine “belki bir-iki kişi okur/çocuklarıyla paylaşır” düşüncesiyle bilimin her türlüsünün, özellikle de genetiğin reklamını yapan bir blog yazısı yazmaya karar verdim. Genel olarak bilim üretmenin önemi üzerine fikirlerimi sunduktan sonra, kendi alanım olan Genetik/Genetik Epidemiyoloji’ye doğru bir geçiş yapacağım. Kendim de nispeten genç ve daha yolun başında olduğum için (yaş 30) sözlerim daha çok lisans öğrencisi ve üniversite-öncesi yaşlardaki arkadaşlara yönelik olacak; hızlıca yazdığımdan daha olgun okurlarım için çiğ bir yazı olarak görünebilir. Ayrıca, istediğimden uzun bir yazı oldu maalesef. Isterseniz sonraki iki paragrafı okumadan direk “Bu girişten sonra asıl meselemiz olan “genetiğin reklamına” dönecek olursak…” diye başlayan kısma geçin.

Belki sıkıcı, yavan ve klişelerle dolu olacak ama önemli gördüğüm bir girişle başlayayım: Tüm gün siyaset, futbol/dizi ve komplo teorileri hakkında konuşan milletlerin, tüm insanlığı geçtim, kendi ülkelerine dahi bir fayda sunmaları imkansız. Bu milletler bir süre ülkenin kendi yeraltı/üstü kaynaklarından faydalanıp, onları tükettikten sonra, her alanda dışa bağımlı olmak zorunda kalırlar. Maalesef, Türkiye de bu konuda epey bir yol kaydetmiş durumda: Teknoloji, tıp ve diğer önemli bilim alanları adına çok birşey üretmediğimizden dolayı, hemen hemen her ilaç, teknoloji ve sistem/bilgiyi dışarıdan ithal ediyoruz. Haliyle belki 5 liraya üretilen elektronik eşya/sistem/ilacı 100 liraya satın alıyoruz. Ayrıca, o kadar para harcamamıza rağmen, “know-how”, yani bir işi düzgün bir şekilde yapabilme ve daha da geliştirebilme özelliğini de kazanamıyoruz. İşler böyle gittiği sürece de ilelebet fahiş fiyatlar ödemek zorunda kalacağız. Devlet insanına ve bilime (research & development) yatırım yapmadığından, ülkenin ekonomik olarak alım gücü zayıfladığı an, büyük krizler kapıdan içeri girecek ve normalden de daha büyük tavizler vermeden, bir sürü maddi-manevi sıkıntı çekilmeden ve on yıllar kaybedilmeden aşılamayacak. Özellikle biriken borçlarla gelecek nesillerin emekleri ve imkanları çalınacak. Bilimin önemine en güzel örnek iki tane dünya savaşı geçirip, ikisinde de düşman tarafından dümdüz edilmiş Almanya’nın nispeten kısa bir sürede kendine gelmesi ve şu anda dunyanın en büyük teknoloji, ilaç ve bilim üreten ülkesi olması – çünkü (dünyanın her yerinden gelmiş) bilim insanlarını baş üstünde tutan bir millet. Tüm dünya ekonomik krizle boğuşsa dahi, kendi başına ayakta kalabilecek belki de tek ülke. Bilim insanlarına atalarının yaptığı hataları analiz ettirdikten sonra, aynı hataları tekrarlamadan yollarına devam etmişler. Hem sosyal olarak, hem de teknolojik olarak gelişmişler. “Bizim atalarımız hata yapmaz” bağnazlığından kurtulup (örnek: Kemalisti de, Islamcısı da, Ulkücüsü de tiksindirici şekilde geri kafalı bu konuda), bu savaşları çıkaran ve ülkeyi her türlü krize sokan nesillere ise lanet okuyorlar. Almanya o günlerde olanlardan dolayı hala bazı ülkelere tazminat ödüyor. Biz de ise başımıza ülke olarak gelen olaylar bilimsel olarak araştırılmadığından tarih hep tekerrür ediyor – hep aynı hatalar, aynı krizler…

bilim_avam_din_mesut_erzurumluoglu

‘Bilimsel tartışma’ ve ‘Avamın tartışması’na basit bir örnek. “Bilimsel tartışma nasıl yapılır?” bilmeyen bir insanın hayata bakışıyla, bilmeyen arasındaki farkı az/çok ortaya koyuyor…

Bunları yazmamın sebebi ise eğer bilim insanı olmanın çok da önemli olmadığını düşünüyorsan, yanıldığını hatırlatmak içindir – her ne kadar da arkadaşlarının hepsi futbolcu olmak istese ya da etrafındaki insanlar tüm gün futbol/dizi hakkında konuşsa da… Bana göre bilim insanları dünyanın en çok ihtiyacı olduğu grup. Büyüdüğünde bakarsın: değerin Türkiye’de anlaşılmazsa, Amerika, Almanya, Ingiltere gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki gruplar değerini bilecektir. Gelişmiş dünyada her zaman iş bulabilecek bir insan olacaksın. Hele bir de her akademik grubun ihtiyacı olan bir yeteneğe sahipsen (fen bilimleri için genel bir örnek: ‘big data’ analiz/data science, sağlam istatistik bilgisi). Bu fırsatı başka hiçbir iş alanında kolay kolay bulamazsın. Ayrıca dünyaya ve hayata karşı bakışın ise çoğu insandan daha farklı ve kapsamlı olacak. Bu ise bana göre bir insanda paha biçilmez bir özellik. Hayatta sadece bilim insanlarının gördügü düzen ve desenler var ve bunların en azından bir kısmını görmeden ömür tüketmek çok büyük bir kayıp. Bu konuyu önceden paylaştığım Entelektüeller neden sevilmezler?, Din, bilim ve bilim adamları ve Duya duya gına geldi arkadaş gibi yazılarıma havale ediyorum. Özetle, ileride bir “bilim insanı” olmanızı tavsiye ediyorum.

dna-ve-genetik-kod-konu-anlatimi-8-sinif-fen5-1

Bir insanda 50-100 trilyon (100,000,000,000,000) hücre var (bunların %90’ı bakteri) ve inanılmaz bir şekilde, bir ignenin ucundan bile onlarca kat küçük olan (insan) hücrelerinin her birinin içinde yaklaşık 2 metre uzunluğunda DNA bulunuyor. Image source: fenogretmeni.net

Bu girişten sonra asıl meselemiz olan “genetiğin reklamına” dönecek olursak: ben çocukken genetik “geleceğin mesleği”ydi. İşin garibi şu anda da geleceğin meslekleri arasında yer alıyor. Fakat ufak bir farkla: ben çocukken, “çocukken” dediğim de daha 15 sene öncesi, genetik alanı çok genel olarak “insan genetiği/klinik genetik”, “model organizma ve hayvan/bitki genetiği” ve “adli genetik” olarak üçe ayrılıyordu ve çoğunlukla genetik denince akla beyaz önlüklü, laboratuvarda çalışan ve ufak tüplerde bazı sıvılar karıştırıp bunları değişik jellere yerleştiren insanlar akla geliyordu. Şimdi ise laboratuvarda çalışan insanlar hala olsa da, artık genel olarak laboratuvardaki işler kolaylaştığından, beyinden daha çok el mahareti önemli hale geldi ve tabir-i caizse, bu tarz “ayak işlerini” çoğunlukla akademisyen/araştırmacı olmayan “teknisyen”ler yapıyor. Akademisyenler/araştırmacılar ise asıl beyin gerektiren işlerle uğraşıyorlar ve her işlerini artık bilgisayarda hallediyorlar. Örneğin ben DNA fingerprinting’in (DNA parmak izinin) bulunduğu Leicester Üniversitesi’nde Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) üzerine çalışan bir Genetik Epidemiyologum ve kariyerim boyunca, doktora projemin ufak bir bölümü dışında hiç laboratuvarda çalışmadım – laboratuvarda çalışmayı da hiç sevmedim. Şu anda bir araştırma görevlisi (Postdoctoral Research Associate) olarak günlük işim yüzbinlerce insanın genetik (kişi başı milyonlarca mutasyona/genetik varyanta tekabül ediyor) ve (kişinin yaş, cinsiyet, sigara içip-içmediği gibi) fenotipik datasını “süper bilgisayar”ları kullanarak istatistiki olarak analiz etmek. Bu sayede insanları KOAH’a meyilli hale getiren genleri ve varyantları tespit etmeye ve bulduğumuz genlerin arasından biri “bir KOAH ilacına netice verir mi?” diye araştırmaya çalışıyoruz. Ayrıca yaptığımız analizlerden ne çıkacağı belli olmadığı için her sabah işe kalktığımda “ya Hu yine mi iş?” diye iç geçirmiyorum. Bir buluş yaptığımız zaman ileride insanlara bir ilaç olarak dönebileceğini düşünmek ise insanı manevi olarak mutlu ediyor. Genetik Epidemiyoloji alanı, diger alanlar gibi, çok hızlı ilerlediğinden belki her hafta ses getiren bir makale çıkıyor ve onları okuyunca insanın içi açılıyor ve geleceğe dair bazı hastalıkların tamamen tedavi edilebilmesi adına umudu artıyor.

mesut_erzurumluoglu_circos_plot_manhattan_gwas_lung_function

Bir ‘Circos’ çizimi (Circos plot). Teknik detaylara fazla girmeden, bu çizimde genomumuzda hangi bölgelerin KOAH tanısı için kullanılan FEV1, FVC ve FEV1/FVC’yle istatistiki olarak korelasyon gösterdigini görebiliyoruz. Çizimde bulunan her nokta – milyonlarca var – DNA’mızda bir varyanta tekabül ediyor ve noktalar yüksekse, orada bulunan genlere (isimleri dış dairede) sonraki araştırmalarımızda öncelik veriyoruz.

Bunları anlatmamın sebebi ise, diyelimki, lisede notların iyi ve üniversitede genetiği kazanma hakkı kazandın ama “kariyer olarak genetiği sevecek misin?” tam bilmiyorsun. Şimdiden sana seveceğini söyleyebilirim. Çünkü ilk figürde de göreceğin gibi genetik o kadar büyük bir alana dönüştüki Avrupa ve Amerika’da artık birçok üniversitenin Genetik departmanı Biyoloji departmanından ayrı. “Saf genetik” diye bir alan artık yok denebilir – çünkü genetiğin bir sürü birbirinden çok uzak alt-dalı (sub-field) oluştu. Bu yüzden ben de “genetikçiyim” dediğimde aslında işin kolayına kaçıyorum demektir. Genetik alanını bilen birisi bana “tamam da; genetikte hangi alandasın?” diye sorar çünkü başka bir “genetikçi”yle çok farklı konuları çalışıyor, çok farklı teknikler kullanıyor olabiliriz. Bu yüzden genetiği seçtikten sonra kendi kendine düşünmeli ve şimdi sıralayacağım alt-dallardan birine doğru ilerlemelisin:

  1. Eğer, daha çok çocuk yaştayken ortaya çıkan, Kistik fibroz (Cystic fibrosis) ve Akdeniz atesi (Mediterranean fever) gibi 100% genetik hastalıklar üzerine çalışmalar yürütmek istersen Klinik Genetik* (Clinical Genetics) alanını düşünebilirsin;
  2. Benim şimdi yaptığım gibi kanser, diyabet, obezite, KOAH gibi daha kompleks (hem genetik, hem sigara/alkol/hava kirliliği gibi çevresel etkenlerin önemli olduğu) hastalıkları çalışmak ve potansiyel olarak milyonlarca insanın hayatına katkı sağlama fikri hoşuna gidiyorsa Genetik Epidemiyoloji;
  3. CSI (Crime Scene Investigation) dizisindeki gibi cinayetlerin çözümünde yer almak istiyorsan Adli genetik (Forensic genetics);
  4. İnsanlık tarihini etkileyen eski caglardaki büyük savaşlar, göçler gibi olayları genetik ve tarihsel olarak çalışmak istiyorsan Popülasyon genetiği (Population genetics);
  5. İnsanlar üzerinde genetik deneylere izin verilmediği için insanlardaki bazı gen/protein/biological pathway’lerin üzerine çalışmak adına (insana genetik olarak en cok benzeyen hayvanlar olan) maymun, (fizyolojik olarak insanlara çok benzedikleri ve maymunlar üzerinde calışmaya nazaran daha ucuz ve etiksel oldukları için) fare/sıçan (murine), yuvarlak kurt (nematode), sirkesineği (Drosophila melanogaster) ya da zebrabalığı (developmental biology/gelişim biyolojisi) genetiği;
  6. Bakteriler ve menenjit gibi bakteriyel enfeksiyonları çalışma adına Bakteri genetiği (Bacterial genetics);
  7. Virüsler ve grip virüsü gibi virüslerle ilgili enfeksiyonlarını çalışma adına Virüs genetiği (Viral genetics);
  8. Mantarlar ve kandidiaz gibi enfeksiyonları çalışma adına Mantar genetiği (Fungal genetics);
  9. Bitkiler üzerine çalışmak ve/ya da insan nüfusu arttığı için ileride yemek bulmanın problem olmaması adına bitkilerin verimliliğini arttırmak istiyorsan Bitki genetiği (Plant genetics);
  10. Eski canlılar üzerine çalışmalar yürütmek istersen Paleogenetik (Palaeogenomics);
  11. Canlıların evrimi üzerine çalışmak istersen (ilk figürde olmayan) Evrimsel genetik (Evolutionary genetics)
  12. Çok büyük genetik dataların en iyi şekilde analiz edilmesini ve anlaşılmasını kolaylaştırmak istersen Biyoistatistik (Biostatistics) ya da
  13. Biyoenformatik (Bioinformatics)

alanlarında çalışabilirsin. Ayrıca, yeni dönemde (büyük ihtimalle bu sistemi bulanlara Nobel kazandıracak) CRISPR-Cas9 tekniğiyle insan genlerini dahi editlemeye/düzenlemeye başlayacaklar ve bir sürü hastalığı meydana getiren mutasyonları insanların genomlarından silecekler. Klonlamadan, kök hücre teknolojilerinden, gen terapilerinden, epigenetikten vs. hiç bahsetmedim bile. Yukarıda bahsettiğim her alt-dalda inanılmaz gelişmeler oluyor ve bu yüzden bana göre genetik alanı içinde her tür insanın beğeneceği bir alt-alan bulunabilir. Bulamıyorsan, iyi araştırmıyorsun demektir.

Bu yazımda “genetikçi” (aslında genetik epidemiyolog) olduğum için genetiğin alt-dalları üzerine detaylar verdim ve reklamını yaptım ama yukarıda söylediklerim artık birçok sosyal bilim ve fen bilimi için de geçerli**. Fakat büyük devletler genetik ve biyokimya alanına çok büyük paralar akıttığı için iş ve çalışacak proje bulma sıkıntısı çekmeyeceksiniz.

Umarım biraz fedakarlık yapıp, bilim insanı olmaya karar verirsiniz; çünkü halkımızın siyasetin kısır döngüsünden kurtulmasını bana göre ancak bilim insanları ve entelektüeller sağlayabilir. Ama binde birlerden yüzde birlere çıkması ve onlara karşı bakış açısının değişmesi ve önemlerinin artması lazım. Tabi genetik alanına girmeye karar verirseniz ekstradan mutlu olurum. Umuyorumki fikir dünyanızın gelişmesiyle doğrudan etrafınızdaki insanlara ve öğrencilerinize; yazdığınız kaliteli makalelerle ise tüm insanlığa faydanız dokunacak.

Gelecek sorulara vs. göre bu tarz yazıları yazmaya devam etmek istiyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

DNA by the numbers_Life_Technologies

DNA’yla ilgili ilginç anektodlar (‘DNA by the numbers’ by Life Technologies)

*Doktoramda Suudi Arabistan’daki akraba evlilikleri üzerine çalışmıştım ve yaptığım çalışmalar daha çok Klinik genetik alanına katkı sağlamıştı. Şimdi ise Genetik Epidemiyoji alanındayım. Makalelerime Google Scholar hesabımdan bakabilirsiniz.

**Biyoloji, Bilgisayar mühendisliği, Kimya, Fizik ve Matematik’le ilgili (ingilizce) videolar için tıklayınız.

epidemic-emerging_threats_nature_hiv_ebola

Epidemik haline gelebilecek hastalıklar. Bunların herhangi birine çare buldugumuz vakit, milyonlarca insanın hayatını kurtarmış olacagız. (‘Emerging Threats’ graphic by Nature. Source URL: http://www.nature.com/news/how-to-beat-the-next-ebola-1.18114)

PS: Genetik Epidemiyoloji alanında grup olarak yaptığımız araştırmaları özetleyen bir (ingilizce) yazım için tıklayın: Searching for “Breathtaking” genes. Literally! (Jun 2016)

Read Full Post »